Oct 28, 2008

KOCA TEMBEL-Romain Gary



Yahu şöyle eğlenceli, kederi kasveti olmayan bir kitap yok mu? demişti Şamil geçenlerde , ben de var elbette demiştim, var da kim bilir nerde... Koca Tembel'i okurken "Hah, işte bu kitap o kitap " dedim önce... Okurken sık sık gülümsüyorsunuz.
İnsan neden evinde bir piton besler?
Fas' a gezmeye giden Michael Cousin oradan bir pitonla dönüp onu evinde beslemeye başlar. Pariste evde yaşayan, iki metre boyunda bir piton ne yer ne içer?
Romanda, aklı karıştıran uzun ve ağdalı anlatımlar, birbiriyle bağlantısız görünen yorumlar, gereksiz akıl yürütmeler önceleri kitabın tadını kaçırıyor. Sonra, bunların yazarın değil Cousin'in akıl yürütmeleri olduğunu fark ve kabul ettiğinizde kitaba da hoş kokulu bir tad yayılmış oluyor nihayet. Yazarın ustalığına teslim oluyorsunuz, o dakika.
Peki bir insan niye evinde piton besler?
"neyse, gidip yattım, gizli radyomu açtım; bu, benim kalkıp kendime doğru yürüdüğüm, kendimi kollarımın arasına aldığım ve böylece avuç içinde uyuduğum anlarımdan biridir" diye bir alıntı yapsam cousin'in sözlerinden, sanırım yeterli olur niye? sini anlatmak için.

BENİM HÜZÜNLÜ OROSPULARIM- Gabrıel Garcia Marquez



Okurken farkettim kitabı daha önce de okumuş olduğumu ancak ne zaman olduğunu hatırlayamadım. Kitap kendi kitaplığımda bulunmadığına göre büyük ihtimalle teyzemlerde kaldığım bir ara Sinem'in kitaplığından alıp okumuş olabilirim.

Doksanında bir ihtiyar, ondördünde el değmemiş bir kız... Hiç aşkı tatmamış ihtiyar gazetecinin ömrünün son yıllarında karşısına çıkan, ve kızı uykusunda izleyerek yaşadığı bir aşk...

Kitabı daha önce okuduğumu unuttuğuma göre pek etkilenmemişim. İkinci okumamda da çok etkilenmedim. Aşktan çok bir zavallılık, bir yaşama tutunma çabasının süslenmesi izlenimi uyandırdı bende kitap. Yine de dil,anlatım, işleyiş gözönünde bulundurulunca, okuduğuma pişman olmadığım gibi yazarın bir kitabını daha okumak niyetindeyim.
Kalbimi kırmayın!
Çünkü kalbim kırılınca
İçindekiler
Dökülüp saçılıyor hayata
Elimi kesiyor kalp kırıkları
Dökülenleri toplayamıyorum bir daha
Posted by Picasa

Oct 21, 2008

SUSTALI - Emmanuele Bernheim


İçinde de bir adamı yaralama isteği taşıyan genç bir kadın o isteğe yenik düşüp sürekli çantasında taşıdığı sustalıyı kullanıyor nihayet... Sonrası... Sonrası bir dönüşüm, bir iç muhasebe. Öfkeden çok özlemden, yalnızlıktan kaynaklı o yaralama isteği, aynı derinlikte bir yara sarma çabasına dönüşüyor kısa zamanda, kendi iç yaralarını sarma çabasına...

Sustalı kadın, kadınlığın biraz da delilik olduğunu bilen bütün bayanlara tanıdık gelecektir:)

İstanbuldan dönerken okumuştu kitabı Elvan, bana da o verdi. Tam bir yolculuk kitabı. Dili, anlatımı son derece sade, ifade tarzı oldukça başarılı, üstelik bir kaç saatte bitirebileceğiniz gibi ince bir kitap.

Oct 20, 2008

Blogumdan baktım tarihe. Tam bir ay olmuş ben avukatla görüşüp eski dershanemle sorunumu halletmek üzere adım atalı. da... ben adım atınca bitmiyor işler... Memlekette bir adım atamama hali var, bir işe başlayamama, doğru dürüst iş yapamama hali. İlginçtir ben kendisine başvurduğumda "oo hemen hallederiz, asarız, keseriz ,yağarız , gürleriz..." deyip mangalda kül bırakmayan avukatım, ilk 15 gün zarfında telefon edip kendileriyle uzlaşmaya bile vakit bulamamış sözde. Ben, "becerememiş" diye tanımlarım bu telefon edememe halini. Sonraki 15 günde de bütün dürtüklemelerimize rağmen sadece sekreteri bile aşamadığı telefon konuşmaları yapmış ki bu da beceriksizliğin daniskası bana kalırsa. Bütün bu süreci dönüp bildirme zahmetine de katlanmayan avukatımıza göre, yeni aşamamız yasal işlem başlatmak olacakmış bu hafta içinde.

Merakım nasıl kabarık bir bilseniz... Sözde alanına en hakim avukatlardan biri buysa ve iş görme becerisi bu kadarsa, diğerleri ne alemdedir kim bilir? Memlekette iş yaptırmak için sürekli yüksek ses tonuyla, asabi kıvamda olmak mı gerekir? Herhangi bir mağduriyetinizin olması, her zaman mağdur olmanız için bir gerekçe midir?İşini doğru dürüst yapan bir Allah'ın kulu yok mudur şu memlekette? Haklarına nasıl sahip çıkar insan bu adaletsizlikler ortamında? Daha kötüsü, sürekli birinin haklarınıza saldıracağı korkusu delirtmez mi bu toplumu? Toplumun aklı başında mı acaba?

Yazmak istemiyorum daha fazla. Yazdıkça olumsuzluğum artıyor ne yazık, ne yazık umutsuzluğum büyüyor gittikçe... Aklıma başka örnekler geliyor, hastanelerde, okullarda, otobüslerde yaşanmış birbirinden tatsız örnekler...

Ümidim bitsin istemiyorum. Bütün bu ahlaksızlar, beceriksizler, akılsızlar ordusunun başarıları utandırıyor beni. O yüzden devam etmeyeceğim bu yazıya. Dışarı çıkıp sonbaharın tadını çıkaracağım. İnadına...

Oct 19, 2008

TAYMASKH - Leça Yahyaev


Bir bayram ziyaretinde çevirisini kendisinin yaptığını söylemişti Ahmet Amca ve kendi evindeki kitaplardan bir tanesini vermişti bana:) Nihayet sıra "Taymaskh"a geldi. Çeçen yazar Leça Yahyaev'in 1991 yılında Grozni'de basılan ve 2000 yılında Türkçe'ye çevrilen kitabı, bir Çeçen kadın savaşçının adını taşıyor ve Rus-Çeçen savaşını, savaşla iç içe Çeçen köylülerinin yaşamını anlatıyor. Kitabın edebi anlamda bir albenisi yok, ancak Çeçen halkını, Çeçenlerin yaşam tarzını merak edenlerin severek okuyabileceği bir kitap.
Benim kitaba hevesimi artıran, Ahmet Amca'nın asıl işinin çevirmenlik olmayışı.(Kendisi makine mühendisi) Üstelik amatör bir çevirmen için, 300 sayfalık kitabın çevirisi de oldukça başarılı.

Oct 12, 2008

miskin pazar nasıl kurtulur?

Yağmurlu desen yağmurlu değil, güneşli desen güneşli değil... Sonbaharın kızıl-sarı bir pazar gününü şehrin miskinliğinden kurtarmanın en güzel yolu yola çıkmaktır. Güzel bir yola... yeşil-sarı-kızıl bir yola... ağaç kokan, ot kokan, toprak ve hatta ara ara gübre kokan bir yola... sessiz bir yola...
 

dalından kopan meyveye hasret şehirli çocuk merakıyla uzanmak dallara. kızıl kuşburnulara... erik ağaçlarına... yaban armutlarına... alıç ağaçlarına...
 

7,5 kmlik yürüyüşten sonra yedi saattir pişmekte olan güvece dalmak kaşıkla... Vurmak kendini ayrana...
 

ve semaverde demlenmiş nefis bir çay içmek güzeeel bir sohbet eşliğinde.
 
Posted by Picasa

Budur miskin bir sonbahar pazarının başına gelebilecek en güzel şey, daha ne ola?

Oct 9, 2008

tırınırınım...

Gitar derslerine başladık... Hatta ilk dersin sonunda aşağıdaki videoda göreceğiniz nefis parçayı çalar oldum. Zaman bize bütün şarkıları aynı melodide söylemeyi becerebilen! anne tarafıma mı, yoksa duyduklarını hemencecik (babaannemi ben görmedim duydum; ama amcam ve babam iyi pışine çalarlardı) çalabilen baba tarafıma mı çektiğimi gösterecek. De hade bakalım...


not:Akordeon'un küçüğüne pışıne denir ve pek çok Çerkes köyünde, düğünlerde, pışıne çalınır.

çatur-çutur, şangur-şungur

Deliler gibi çalışmıştık. Gerekli-gereksiz milyonlarca bilgi yığmıştık beynimize. Sayılar, formuller, ispatlar... Kafamız ağırdı çok, taşıyamıyorduk ve son sınavımızdı okulda girdiğimiz. Derken yakın arkadaşım Devrim de çıktı sınavdan. Bakışları donuk, şaşkın, allak bullak... Ağır ağır inip merdivenlerden oturduğum masaya geldi, yavaş-çok yavaşça oturdu bir sandalyeye.
-Devrim, dedim, ne oldu? İyi misin? Bir sorun mu var?
-Eeee, dedi, okul da bitti... Şimdi ben bu bildiklerimi nereye götüreceğim?

Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazanamamışım. Az önce öğrendim. Neden bilmem, Devrim'in o allak-bullak bakışları geldi gözümün önüne.
-Eeee, dedim, şimdi ben bu yazdıklarımı...

Neyse... Der ki Haldun Taner usta: Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı ne olabilir ki?...