Oct 20, 2008

Blogumdan baktım tarihe. Tam bir ay olmuş ben avukatla görüşüp eski dershanemle sorunumu halletmek üzere adım atalı. da... ben adım atınca bitmiyor işler... Memlekette bir adım atamama hali var, bir işe başlayamama, doğru dürüst iş yapamama hali. İlginçtir ben kendisine başvurduğumda "oo hemen hallederiz, asarız, keseriz ,yağarız , gürleriz..." deyip mangalda kül bırakmayan avukatım, ilk 15 gün zarfında telefon edip kendileriyle uzlaşmaya bile vakit bulamamış sözde. Ben, "becerememiş" diye tanımlarım bu telefon edememe halini. Sonraki 15 günde de bütün dürtüklemelerimize rağmen sadece sekreteri bile aşamadığı telefon konuşmaları yapmış ki bu da beceriksizliğin daniskası bana kalırsa. Bütün bu süreci dönüp bildirme zahmetine de katlanmayan avukatımıza göre, yeni aşamamız yasal işlem başlatmak olacakmış bu hafta içinde.

Merakım nasıl kabarık bir bilseniz... Sözde alanına en hakim avukatlardan biri buysa ve iş görme becerisi bu kadarsa, diğerleri ne alemdedir kim bilir? Memlekette iş yaptırmak için sürekli yüksek ses tonuyla, asabi kıvamda olmak mı gerekir? Herhangi bir mağduriyetinizin olması, her zaman mağdur olmanız için bir gerekçe midir?İşini doğru dürüst yapan bir Allah'ın kulu yok mudur şu memlekette? Haklarına nasıl sahip çıkar insan bu adaletsizlikler ortamında? Daha kötüsü, sürekli birinin haklarınıza saldıracağı korkusu delirtmez mi bu toplumu? Toplumun aklı başında mı acaba?

Yazmak istemiyorum daha fazla. Yazdıkça olumsuzluğum artıyor ne yazık, ne yazık umutsuzluğum büyüyor gittikçe... Aklıma başka örnekler geliyor, hastanelerde, okullarda, otobüslerde yaşanmış birbirinden tatsız örnekler...

Ümidim bitsin istemiyorum. Bütün bu ahlaksızlar, beceriksizler, akılsızlar ordusunun başarıları utandırıyor beni. O yüzden devam etmeyeceğim bu yazıya. Dışarı çıkıp sonbaharın tadını çıkaracağım. İnadına...

No comments: