Nerde kalmıştık...
Biraz da deneysel olsun demiştik, çeşni görelim yahu diye heves etmiştik, karar da vermiştik Perec olsun diye, işte tam da orda kalmıştık...
Sonra havaların ısınmasıyla ruhlarındaki gevşemeyi farkedip korkan, bir de üstüne raporlar alıp okula gitmeyi bırakarak kendilerine boş zaman oluşturan öğrencilerim "aman hocam şu gün de ders yapalım, bu gün de ders yapalım, şu konuyu tekrar edelim, bu konudan soru çözelim" diye dönüp durmaya başlamış, dolayısıyla benim de koşuşturmam ayyuka çıkmış olmuştu. Büro-dershane-ev arasındaki kovalamacada yazacak malzeme biriktirememekten ziyade, yazacak enerjim kalmamıştı(tır)
Ne diyorduk George Perec...
Deneysel yazarların en başarılılarından biri. Neredeyse 300 sayfaya yakın kitapta hiç e harfi kullanılmayarak kendine çizdiği sınırı zorlayan deli... Bu sınırın konu çerçevesini kısıtlamasına karşın yazarın ayrıntılara girmekten kaçınmayışı da başarısının bir başka uzantısı.
Gerek konu, gerekse işleniş itibarı ile kitabın edebi tadı yavan. Polisiye tarzdan kaynaklı olduğunu düşündüğüm bir karakter-isim kalabalığı var ki, oldukça dikkat dağıtıcı, heves kaçırıcı. Ancak yazarın ince espirileri, kendi kitaplarına, olaylara, isimlere yaptığı ironik atıflar kaçan hevesin fazla uzaklaşmasına izin vermiyor. Eğlenceli:) Okuduğunuz satırlar zeki bir adamın kalemiyle karşı karşıya olduğunuzu sık sık hatırlatıyor size. Ve zaten, kitabın deneysel başarısı takdire şayan:)
Bu arada kitabı hiç e harfi kullanmadan Türkçe'ye çeviren Cemal Yardımcı'nın başarısının Perec'in de üstünde olduğunu düşünüyorum.
Kayboluş, okunmasa da olur bana kalırsa. Ancak "yaşam kullanma kılavuzu"nu okuyasım var, bir ara...
No comments:
Post a Comment