Dec 25, 2008

kumbara istiyorum; param var netekim:)

Kar-kış-kıyamet kaldırılsın, her gün sonbahar olsun, arada bir ilk bahar gelsin, bir-iki yağmur yağdırıp güneş açtırsın gitsin. Soğuk, ayaz-mayaz lügatlardan çıkarılsın, ilik-kemik dondurmalı havalar unutulsun. Deliye her gün, akıllıya iki günde bir bayram olsun, bayramlarda da dokuz gün tatil yapılsın istiyorum, çok istiyorum.

'Allah'ım lütfen herşey benim dediğim gibi olsun,
Amin.'

Dec 19, 2008

DARWIN ve SONRASI-Stephen Jay Gould



Sorular soran, olmasını beklediklerimizle olanlar arasındaki çelişkileri okuyucuya bulduran, sonra onları açıklayan, dili sade ve son derece akıcı bir kitap. Darvin sonrası bilim dünyasının düşünme ve algılama biçimini de gözden geçirmiş oluyor, zaman zaman okuduklarınıza şaşırıyorsunuz.

Dec 17, 2008

Bir Bahar Akşamı Rastladım Sizeee...

Yahu daha bayramı yazacaktım ben...Termosla, sandviçle çıktığımız Maraş yolculuğumuzdan bahsedecektim. "Yolun en zorlu kısımlarında arabayı ben kullandım" diyecektim havalı havalı. Sonra kurbanın kesilişinden, Şamil'in caniliğinden bahsedip peşine de "etleri, baklavaları yedik bi güzel ohh" diyecektim. Bi de güzel sobada kaynayan kuşburnu çayı fotoğrafıyla taçlandıracaktım yazıyı da...
Üşendim.
Ha bu gün ha yarın derken baktım ki epeyi geçmiş bayramın üzerinden, yazmaya da hevesim kalmamış.
Kınadım kendimi tembelliğimden ötürü, kınamaya da devam ediyorum.
Hadi onu yazmadın, Neris ile Bera'yı yaz bari... Cık o da yok... Bari birikmiş işlerinden birazını temizle ya da elindeki kitabı oku bitir. Ertelenmiş görüşmelerin var, yap kurtul...
Tembelim ben tembeeeeel.
Çamaşır makinasının sesi geliyor içeriden. Az sonra bitirecek caanım çamaşırlarımı sıkmayı. İnşallah tembellik etmem de onları asarım :)

Dec 15, 2008

UTANÇ-J.M.Coetzee



İlkel bir toplumdaki barbarların bir kadına tecavüzü ile modern bir toplumda bir profesörün öğrencisine tecavüzü arasında fark var mıdır?

not: okuduğum nobel ödüllü yazarlar arasında dili en sade olanı Coetzee bence.
not: yazarın "barbarları beklerken" kitabı okunsun.

Dec 5, 2008

"BEN" DE KALAN

Ara ara sağdan-soldan, eski defterlerin ya da bilgisayarımdaki belgelerin arasından yazılar çıkıyor. Yazıldığı günlere götürüyor beni, yazarken ne hissetmiş olursam olayım, yıllar sonra okurken gülümsüyorum. Bir çeşit kendini sevme, özleme, anlama hali sanırım...
Bu da öyle bir yazı işte:

"BEN" DE KALAN

Bir sabah kalktık,yalnızdık...
Oysa söylenecek ne çok sözümüz vardı birbirimize. Bir zamanlar birbirimizdik, ‘biz’dik. ‘Ben’ olmak, bencilleştirdi bizi. Oysa biz yazarken cümleyi üleşirdik...

Dostluk, yüreğe imandı bizde, varlığına ve birliğine... Aşk ibadetti iman edilene ve ayinlerde zorunluluklarımızla sıradan ilişkilerimizi kurban ediyorduk birbirimize.

Hepimiz kulduk ve hepimiz tanrı; her birimiz birer günahtık ve her birimiz birer sevap.
Bir arada öyle çok şeydik ki; doğa dağıttı bizi... Çünkü biz doğamıza karşı koyuyorduk. Büyümüyorduk ve ne zaman bir araya gelsek insanı aşıyorduk...

Bilmiyorduk bir sabah yalnız uyanacağımızı...

Bencilliğimizin kudretinden de haberimiz yoktu o vakit. Öğrenmemiştik henüz, tırnaklarımızla yırtıp dişlerimizle parçalayabileceğimizi; bilmiyorduk. Bu nedenle bencil olamıyorduk.

Ve bir sabah ve sonraki ve daha sonrakinde de yalnız uyandık yalnızlıktan uyuyamadığımız yatağımızda. “ben”olmak yersiz ve zamansız saldırıyordu günün herhangi bir vaktinde. Yaşadığımız şehirler üstümüze yıkılıyordu; yaşadığımız evler... Göz kapaklarımız gözlerimize yıkılıyordu. Çıkamamaktan korkuyorduk altından,
çıkmak istemiyorduk.

Kendimizi içimizdeki dingin odalardan birine sakladığımız bir akşam, kendi saçlarımızı yolar, yüzümüzü tırmalar ve avuçlarımızı ısırırken öğrendik yırtıcılığımızı.
Sabah olduğunda tırnaklarımızın ve dişlerimizin arasında kalan kan pıhtılarını görmek korkuya boğdu yarım kalmışlığımızı.

Korku, tattığımız duyguların en korkuncuydu...

Boyun eğdik neye boyun eğdiğimizi bilmeden.
Evcilleştirdiler bizi... “ben” olmanın en evcil hali “bencillik” ti ve artık imanımız ve ibadetimiz bencilliğimizdi.


26.10.1999/ANKARA