Bak sonbahar
geldi…
Benim için
yapraklarımı dökme vakti… Yavaş yavaş soyunurum yapraklarımdan ve birkaç güne
kalmaz yalnızca dallardan ibaret bir heykelcik olurum bu parkın kuytusunda.
Senin böyle
dertlerin yok tabii. Sen yaz kış iğne yaprakları yemyeşil bir çamsın ne de
olsa. Ne yaprak dökersin güzün, ne de çiçek açarsın baharda…
Ben de bir çam olmak istiyorum biliyor musun?
Böyle çoluk
çocuğun oyunlar oynayıp koşuştuğu cıvıl cıvıl bir parkta değil ama, ıssız bir
çam ormanında. Dört yanımda ben gibi iğne yapraklılar olsun ve o iğne
yapraklarla dokunayım rüzgara.
Neden biliyor
musun? Çünkü rüzgar canımı acıtıyor benim. Ne zaman dokunup geçse tenime ,tenim
yanıyor. Ya yapraklarımı döküyor ya dallarımı kırıyor. Her bahar yeniden
yapraklanmak yoruyor beni … Yeniden yeşermek, yaprak açmak güneşe ve yağmura ve
sonra sarartıp düşürmek yapraklarını, küçük küçük vedalarla…
Vedalar üzüyor
beni , alışamadım hala…
Oysa sen
vedalaşmıyorsun bile kozalaklarınla… Atıyorsun dalından , kozalakların dallarının
altında, gözünün önünde duruyorlar hiç olmazsa. Sararıp düşen iğne yapraklarının hesabını
tutmuyorsun, yenileri hemen yerine geliyor nasıl olsa.
Ben de bir çam
olmak istiyorum, senin gibi , sen kadar… Ben de bir çam olmak istiyorum; belki
de
Sadece
sen bir çamsın diye…
No comments:
Post a Comment