Sep 23, 2008


Her yıl çalıştığım kurumlarda 1-2 maaş bırakma huyumu (bu bende huy haline geldiğine göre sektörde bu konuda da alışkanlık var demektir) bırakmaya karar verdim ve avukata gittim. Daha önce de benzer denemelerim olmuştu ancak avukatla görüştükten hemen sonra çeşitli nedenlerle geri çekilmiştim.

Bu nedenler neler? Kimi zaman avukatların umut vaad etmeyen, çok uzun süreler öngören açıklamaları, kimi zaman tembellik, kimi zaman vicdan... Öyle mahkemeli-avukatlı bir yaşantıdan gelmediğimden olsa gerek konuyla ilgili bilgim az olduğu gibi önyargım da fazla. Garip te bir tedirginliğim var (o niyeyse, sanki mahkemeye verilen benim) Birini yasal yolla uyarmak en doğal hakkım olmasına rağmen (üstelik de mağdurum basbayağı) iç ezen bir suçluluk duygusu da peşimde... Kendi kendime uzun süreler can sıktıktan sonra "böyle olmamalı! Bize birşeyleri yanlış öğretmişler!" diyip kendi iç muhasebemi tamamlar tamamlamaz bir avukatın yanında aldım soluğu. Sağ elimin işaret parmağını sol elimin avuç içine vura vura "bir bir "anlattım durumu.

Kendisi de geçmişte dershane öğretmeni olan (dolayısıyla sektörün sıkıntılarından da son derece haberdar) avukat beyle uzunca sohbet etme şansımız da oldu ve anlattıkları üzdü beni. Çünkü ben yaşadığımız pek çok sıkıntının sektöre ait sıkıntılar olduğunu düşünüp için için kendi makus talihime küserken memleketin geri kalanı için umutlu ve de mutluydum. Avukat bey anlattıklarıma hiç şaşırmadığı gibi bunun yaygın bir durum olduğunu söyledi. İlaç firmalarında, gıda sektöründe, turizimde, sağlık sektöründe de işlerin benzer şekilde yürüdüğünü örneklerle anlattı bana. E o zaman nerde bizim haklarımız? Nerde haklarını ve onları kullanmayı bilen vatandaş? Bu kanunlar kimin için ve onları kim, nerelere sakladı peki! diye sorasım geldi tabii. Sorularımın bir kısmını avukat bey yanıtladı bir kısmını da daha sonra düşünüp bulmak üzere ben kendime ödev verdim:)

Peki şimdi ne olacak?

Önce avukatım(vay beaa, havalı ifadeymiş:) ilgili kurumla mahkeme aşamasına gitmeden uzlaşma arayacak. Kendilerine hemen ödeme ya da uygun bir ödeme planı yapma şansı tanınacak.

Kurum uzlaşmaya yanaşmazsa kendilerine bir ihbarname ile(ihbarname noter kanalıyla gönderilir ve dershaneyi kuran 'şirket adına' gönderilmiş olması önemlidir), ödeme yapılmadığı takdirde mahkeme yoluna gidileceği bildirilecek. Yasal süreç bu adımla başlamış oluyor. Bu ihbarname olmadan mahkeme aşamasına geçilmiyor. Çünkü bu ihbarname ile siz yasal olarak alacağınızı istemiş oluyorsunuz, aksi takdirde telefon etmişsiniz, filancayla haber yollamışsınız, gidip istemişiniz gibi durumların bir geçerliliği yok.

Mahkeme aşamasına geçildiğinde orada çalıştığınıza, aldığınız ücrete vs dair belgeler önemli. Bu nedenle almadığınız maaşların bordrolarını imzalamayınız. Başka sektörleri bilmem ama bizde ödenmemiş maaş bordroları bir katakulliye getirilip imzalatılmaya çalışılır, hatta "hocam şunu imzalamanız gerekiyor" diye dayatılır genellikle, ancak almadığınız maaşı imzalamama hakkınız var, dahası bordro imzalama işi bunun için yapılıyor. Çalıştığınız sürede (özellikle de kurumun kadrolu elemanı değilseniz) orada çalıştığınıza dair sizin ve kurumun ilgili imzaları bulunan belgelerden edininiz (sözleşme, zümre tutanağı, kurul tutanağı vs)ve illede saklayınız. Son olarak iki de şahidiniz olmalı; ki kendileri sizin kurumda çalıştığınızı, aldığınız ücreti ve alamadığınız kadarını onaylayabilecek.

Ayrıca çalıştığınız süre içerisinde yatırılmamış sigortanız varsa (bunu iki ay gecikmeli olarak internet üzerinden kontrol etme şansınız da var) bu durum, kurum için oldukça sıkıntı yaratacaktır. Sigortanızın yatmadığını farkettiğinizde avukata vs gitmeden Çalışma Bakanlığına şikayet de edebilirsiniz. (Bildiğim kadarıyla şikayetiniz gizli tutuluyor)

Üzücü tabiii. Uzun süre , üstelik eğitim gibi bir amaç uğruna emeğinizi akıttığınız kurumlarla uzlaşamaz hale gelip daha sert yaptırımlarla anlaşmaya çalışıyor olmak. Ancak görüyorum ki memlekette haksızlığa uğrayan insanlar (sayıca çok fazlalar) iyi olmak, vicdanlı davranmak, uzun ve sancılı süreçlerden kaçınmak adına(e zaten haksızlığa da bu yüzden uğramışlardır aslında) hep birer adım geri atarken; arsız, yüzsüz ve haksızlıkla güçlenen insanlar iki adım öne çıkmakta.
Ben böyle bir toplumda yaşamak istemiyorum. Çarkı durdurmaya yetmez biliyorum ama, yine de bir kıymık sokayım dedim. Hukuka güvenmeye ihtiyacım var benim , iyilerin de kazanacağını görmek isityorum memleketimde ve merak ediyoruz ailecek süreci... Size de anlatırım yaşadıkça:)

No comments: